Adada bir hapishane. Farklı hücrelerde yatan, biri ihtiyar, biri genç iki mahpus. Gizlice kazdıkları tünel sayesinde birbirleriyle görüştüklerini kimseler bilmiyor.
Derken, ihtiyar ölüyor. Ertesi gün denize atılmak üzere cesedini bir çuvala koyup bağlıyorlar. Genç adam, bu ölümü hapishaneden kaçmak için bir fırsat olarak görüyor ve ihtiyarın cesediyle yer değiştiriyor.
Film, 2000 yılında çekilmiş. Halbuki ben bu sahneyi çok küçük yaşlarımda izlediğimi hatırlıyorum. Alexander Dumas'nın yazdığı romandan yapılan başka bir uyarlamadır belki de, kim bilir?...
Başarılı bir denizci olan Edmund Dantes’nin yolu, o sırada sürgünde olan Napolyon ile kesişir. Okuma yazması olmayan Dantes, Napolyon'dan aldığı mektubu götürdüğü Paris’te suçüstü yakalanır. Üstelik işlemediği bir cinayet de üzerine yıkılmıştır. Kendini çok uzak bir ada hapishanesinde bulan Dantes'i ihbar eden ise, en yakın arkadaşıdır. Böylece nişanlısı ona kalacak, yetkililerle yaptığı işbirliği sayesinde de iyi bir hayata sahip olacaktır. Nitekim öyle de olur.
Hapishanede tanıdığı ihtiyardan okuma-yazmayı, güzel konuşmayı, kılıç kullanmayı, bir beyefendi gibi davranmayı öğrenir. İhtiyarın, ölmeden önce verdiği son sır ise yerini sadece kendisinin bildiği çok büyük bir hazine ile ilgilidir.
İhtiyarın cesediyle yer değiştirip hapisten kaçınca, yeni ve çok zengin bir hayata başlar. O, artık tek emeli kendini hapishaneye tıktıranlardan intikam almak olan Monte Kristo Kontudur!..
Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Ezel dizisini takip ettiyseniz, hikâye oldukça tanıdık gelecektir. 1845 yılında yazılan, dolayısı ile telif ödenmesi dahi gerekmeyen bir romandan yola çıktıklarını söyleseler, neleri eksilirdi ki? Bence Ezel dizisi ile gayet güzel bir iş çıkarmışlar. En azından, bu filmden güzel olmuş.