16 Ocak 2013 Çarşamba

atları da vururlar

Atları da Vururlar (değil mi?)
Adını ilk duyduğumda, sıkı bir kovboy filmi canlanmıştı kafamda. İzleyince gördüm ki, başında yer alan (hani şu atın vurulduğu) sahneyi saymazsak ne atlarla ilgisi var filmin, ne de kovboylarla.
1930’lu yıllarda yaşanan ve tarihe “büyük buhran” olarak geçen ekonomik krizin Amerikan halkı üzerindeki etkilerini anlatan basbayağı bir modern zaman filmi bu.
Ekonomik kriz öylesine büyük ve etkili insanlar gelecek kaygısını bir kenara bırakıp günü kurtarma telaşına düşmüşler.
Gazetelerde yayınlanan "1500 dolar ödüllü dans yarışması" haberi, ekmek parası derdindeki insanlara o günlerde bir umut kapısı olur.
O devirde 1500 dolar büyük para. İnsanları intiharın eşiğinden alacak kadar büyük para hem de. Bu parayı kazanma hayaliyle yarışmaya kimler başvurmuyor ki? Karnı burnunda kadınlar, yaşlılar, hastalar… İçlerinde Hollywood hayalleri kuranlar bile var.
Filmin en başarılı oyuncusu:  Gig Young
En güzel dans edenin kazanacağı sıradan bir yarışma değildir bu. Ödül, pistte kalan son çifte, başka bir deyişle en uzun süre dans edenlere verilecektir.
Pistte kalmayı zorlaştıracak her türlü tedbir alınmıştır elbette. Zira organizasyonu yapanlar için bu sadece bir yarışma değil şov dünyasına yapılmış bir yatırımdır aynı zamanda!...
Jodie Foster, kavalyesini taşırken
Ve gösteri dünyası, yarışmacıların yaşadığı her türlü zorluğu, gerginliği, hatta duygusal yakınlaşmayı yakalayıp nakletmede o günlerde de en az bugün olduğu kadar mâhirdir.

Sydney Pollack’ın 1969’da çektiği filmin tamamı neredeyse tek bir mekânda, dans pistinde geçiyor.
Görsel öğelerin son derece etkili bir biçimde kullanıldığı film için, kapitalizme ve modern topluma yönelik sıkı bir eleştiri demek de mümkün.