18 Ocak 2014 Cumartesi

kadın kokusu

Sıranın, birgün Alpaçino’ya da geleceği belliydi. Hangi filmle ve ne zaman?..
Bu soruya içime sinen bir cevap bulmak için Alpaçino’nun filmografisini şöyle bir taradım. Seyrettiklerimi gözden geçirdim. Seyretmediklerimden bazılarını, özellikle ilk filmlerini seyrettim. Ve bu filmde karar kıldım: Kadın Kokusu…
Alpaçino’nun 1992 yapımı bu filmini seyredeli o kadar uzun bir zaman olmuş ki, kör bir adamı canlandırdığı ve tabii bir de ne kadar beğenerek izlediğim dışında filmle ilgili hemen hiçbirşey hatırlamıyordum. Bu hafıza kaybını fırsat bilip tekrar izlemekle ne kadar iyi yapmışım anlatamam.
Bir kör, bu kadar mı iyi canlandırılır? Alpaçino’nun sergilediği muhteşem oyunculuğu görmek için bile, bu film gerekirse tekrar ve tekrar seyredilir.
Asabî ve dikbaşlı bir kişiliğe sahip olan albay, geçirdiği bir kaza sonunda gözlerini kaybedince malulen emekliye sevk edilmiş ve kızıyla birlikte yaşamaya başlamış. Aradan yıllar geçmiş, ihtiyarlamış, büsbütün yalnız kalmıştır. Kimseyi yanına yaklaştırmayan, daha da aksi ve hırçın bir insandır artık.
İki günlüğüne şehir dışına çıkmak zorunda kalan kızı, hafta sonunda albaya refakat edecek birini arar. Fakir, fakat başarılı bir üniversite öğrencisi olan Çarli ile albayın yolu bu vesileyle kesişir.
Bu işi kerhen kabul ederken, aksi bir ihtiyarla geçireceği iki günün, bir filme konu olacak kadar renkli ve heyecan dolu geçeceğini nereden bilsin?
Kızı kapıdan çıkar çıkmaz uygulamaya koyacağı bambaşka planları vardır ihtiyarın. Niyork’a alınan uçak biletleri, orada kendilerini bekleyen bir şoför ve limuzin, birinci sınıf lokantalar, lüks oteller ve daha pekçok şey albayın yaptığı bu planın bir parçasıdır.
Sürat yapmaması için uyardığına göre, polis kör olduğunu anlamamış!..
Albayın planının, Çarli’nin asla öğrenmemesi gereken asıl ve en önemli parçası ise, bütün parasını son kuruşuna kadar harcadıktan sonra intihar etmektir!..
Çılgınlar gibi eğlendikleri o iki gün boyunca albaydan, hayata ve insanlara dair çok şey öğrenir Çarli. Fakat o da çok önemli birşey öğretebilmiştir albaya; sevmeyi. Öyle ki, lanet bir ihtiyar olarak çıktığı yoluculuk, albayı hayata yeniden bağlamıştır âdeta. Şimdi sıra albaydadır...
Arkadaşları aleyhine tanıklık etmediği için okuldan atılmak üzere olan Çarli, disiplin kurulunun önünde yalnız ve çaresizce beklerken, albay bir anda kürsüye çıkar ve şu hârikulâde tiradı atar. (İngilizcesini geliştirmek isteyenler, konuşmanın dökümüne burayı tıklayarak ulaşabilirler)
Hazır alıntı yapmaya başlamışken, albayın vicdanla ilgili söylediklerini de aktarmadan geçemeyeceğim. Mealen diyor ki Çarli’ye:
- Vicdan mı? Vicdan mı dedin bana Çarli? Bu zamanda vicdan diye birşey yok. Devir, dostuna ihanet etme devri artık. Karını aldatma, anneni sadece anneler gününde hatırlama devri. Ve sen, kalkmış,bana vicdandan bahsediyorsun. Vicdanmış, pöhh!..