Yunanistan ve Türkiye. Siyaseten birbirine ters düşseler de, aynı coğrafyayı paylaşmış, yanyana, hatta yüzyıllarca iç-içe yaşamış olmanın verdiği yakınlıkla iki ülke ve iki ulus.
Bu yakınlığı tespit için uzun boylu okumalar yada araştırmalar yapmaya gerek yok. İki ülke mutfağını, halk oyunlarını, müziklerini ve benzeri günlük hayat aktivitelerini konu alan sıradan birkaç belgesel, hatta bu filmi seyretmek bile yeterli.
Öyle ki filmdeki insan ilişkilerine, Batı Anadolu’nun herhangi bir kentinde de rastlayabilir ve kendinizi pekâlâ İzmir’de sanabilirsiniz.
![]() |
Aynı adda başka filmler olduğu için "Yunan sineması" diye özellikle belirttim |
Dimitri’nin bu soruya vereceği cevap, filmin, aynı zamanda kendisinin de kaderini tayin edecektir.
1) Dimitri o akşam köpeği gezintiye çıkarmaz, huysuzluk etmeye başlaması üzerine köpeği bahçeye çıkarır, kendisi eve döner ve kapıyı kapatır. Köpek bahçede, kendisi içeride kalmıştır. Birkaç dakika sonra eve hırsızlar girer, mukavemet gösteren Dimitri’yi bir temiz pataklar ve işsiz bir adamın nesi varsa alır götürürler. Köpeği ise, evin bahçeye açılan cam kapısının ardından olan biteni izlemekten ve havlamaktan başka hiçbirşey yapamaz.
2) Köpeğin ısrarlarına dayanamaz ve kısa bir yürüyüşe karar verir. Bu arada son sürat yollarına çıkan sarı bir Volsvogen köpeğine çarpar ve feci şekilde yaralanmasına sebep olur. Arabayı kullanan Kristiyana işini o gün kaybetmiş, şaşkın ve taze bir işsizdir. Köpeği, veterinere birlikte götürürler. Velhasıl bu kaza hem tanışıp evlenmelerine, hem de veterinere gitmese en fazla birkaç ay yaşayabilecek kadar hasta olduğu o gün anlaşılan köpeğin kurtulmasına vesile olur.