3 Haziran 2012 Pazar

pariste bir gece yarısı

Zenciler Birbirine Benzemez adlı romanına “Her günün Paris’i bir başka, cumartesinin Paris’i ise bambaşka…” diye başlar Attila İlhan. Bu sözü, herkesin Paris’i bir başkaya çevirirsek, sanıyorum filmin konusunu özetlemiş oluruz.
Pariste Bir Gece Yarısı
Bir haftalığına geldikleri Paris’te, birbirlerinden ne kadar farklı olduklarını anlayan nişanlı bir çift konu ediliyor bu filmde. Paris’te bulunma sebepleri, eğlence biçimleri ve aradıkları ile o kadar birbirlerinden farklılar ki, sonunda Paris’i birlikte değil ayrı ayrı gezmeye başlıyorlar. Kıza eski arkadaşı (yeni sevgilisi) eşlik ediyor.
Erkeğe ise Ernest Hemingway,  Benjamin Button’un Tuhaf Hikâyesi’nin yazarı Scott Fitzgerald, Picasso, Dali ve Gerthrude Stein…
Evet, yanlış anlamadınız… Yukarıda andığım isimler 1920’ler Paris’inden çıkıp kahramanımıza eşlik ediyorlar. Daha doğrusu, kahramanımız her gece yarısı Paris’te onlarla buluşmaya başlıyor. Üstelik bununla da kalmıyor, o günlerde yazmakta olduğu kitabı Hemingway ve Stein’a okutup, fikirlerini alıyor.
Bu insanlar gerçekten birbirini tanıdı mı, tanıdı ise ahbaplık ettiler mi? Bütün bunlar tâli sorular. Tamamen kurgusal nitelikteki bu filmi seyreder ve değerlendirirken hikâyenin işlenişini ve kurgusal bütünlüğü esas almalı, akıl ve mantık ölçülerini değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder