Galiba yine bir Çukurova öyküsü diye seyrettiğim bu film, araştırınca gördüm ki Necati Cumalı’nın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmış ve hikâye Urla civarında geçiyor. Çekimler de, çoğu köy sakinlerinden oluşan bir kadroyla Urla’nın Bademler köyünde yapılmış zaten.
Nedendir bilinmez, başta sansürlenmiş, Berlin film festivalinde ödül aldıktan sonra ise baş tacı edilmiş. Sene 1964.
Sinema endüstrisinin uluslararası düzeyde aldığı bu ilk büyük başarı, filmin yapımcısı (ve Hasan rolündeki oyuncusu) Ulvi Doğan ile Metin Erksan arasında bir kavganın da fitilini ateşlemiş. Zira Ulvi Doğan, festivale yaptığı başvuruda kendini filmin aynı zamanda yönetmeni olarak göstermiş. Metin Erksan'dan da, filmin diğer yönetmeni Durston'dan da bahsetmemiş.
Türkiye gösterimi için bastırılan (yukarıdaki) afişte ise, sadece Erksan'ın adının yer aldığını görüyoruz. Metin Erksan, meslektaşının Türkiye'de de devam mağduriyetine aynı derecede üzülmüş ve birşeyler yapmayı düşünmüş müdür, merak ediyorum doğrusu...
Susuz Yaz, Hülya Koçyiğit’in rol aldığı ilk film olması bakımından da önemli bir film. Çok büyük bir oyuncu olmakla kalmayıp, âkil hatun da ilan edileceğini söyleseler o günlerde kim inanırdı ki?
Tüfeği kendisi ateşlemese de, ağasının ısrarına dayanamayan Hasan suçu üstlenir. O hapisteyken tarlalara da, Bahar geline de ağası bakacak, hem de iyi bakacaktır. Allah için iyi de bakar. Özellikle Bahar’a; hem de şehvetle…
Çoktan beri Bahar’da gözü olan Osman, Hasan’ın içeride olmasını da fırsat bilerek Bahar’a yanaşmaya kalkar, fakat yüz bulamaz. Ne yapmalı diye düşünürken Hasan’ın Niğde cezaevine nakil haberi gelir.
Görüş imkânının ortadan kalkması Bahar için kötü olmuştur. Okuma-yazması olmadığından, ne mektup yazabilir ne de gelen mektupları okuyabilir. Kızın bu cehaletinden faydalanmak ise Osman için kolay iştir.
Niğde cezaevinde Hasan adlı bir mahkûmun ölümünü yazar gazeteler. Ölen, aslında başka biridir. Fakat bu, Osman için bulunmaz fırsattır.
Hayat boyu yas tutacak, genç yaşta dul kalacak değildir ya… Bir müddet sonra Bahar’a sataşanlar da çıkacaktır. Onun namusu da kendine emanet değil midir sonuçta? Evlenmeleri en iyi çözümdür.
![]() |
Osman, muradına ererken... |
Evlenirler evlenmesine de, Osman’ın hesap etmediği birşey oluverir: hükümet değişir, af çıkar. Bahar’ın öldü bildiği Hasan, tam karşısındadır!
Filmin son karesinde, Osman’ın cesedini kanal boyunca ilerlerken görüyoruz. Köylülerden esirgediği su, üzerinde kendi cesediyle birlikte akmaktadır.
Sinemanın gördüğü en kötü adamlardan, büyük usta Erol Taş’a rahmet dileklerimle... Allah, mekânını cennet eylesin!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder